3 Nisan 2015 Cuma

Гардемарины вперед


Blogumdan uzak kalalı yıllar olmuş meğerse.
Ve beni yazmaya tekrar itecek şeyin aşk olması gerekiyordu elbette.
Aşık oldum.
Bir müziğe aşık oldum hem de.
Aşık olunca onsuz olamazsın ya hani.
Ben de bu müziği dinlemeden duramıyorum.






24 Kasım 2012 Cumartesi

Life is like a Camera



Insanlar




Bilgi ve mevki turnasol kagidi gibidir. Elde edilmesi kolay fakat hazmedilmesi her daim zordur. Kisilerin eline gectiginde bunyedeki hanimefendi ile terbiye yoksununu itinayla ayirt eder. Sana dusen ise terbiye yoksununun gercek yuzunu anlamamis gibi yapip ona hanimefendiymis gibi davranmaktir!..




Hayat enteresanliklarla dolu.
Insan psikolojisi kadar enteresan hayat da...
An geliyor, yalnizca birkac yil evvel nefret ettigin, gormeye tahammul edemedigin kisi olaylar tarih oldugunda seni en iyi anlayan olabiliyor.
En dogru cikarimi yapabilmek icin kimseye degil ona ihtiyac duyabiliyorsun.
Neden?
Cunku her seye ragmen seni en iyi taniyanin o oldugunu biliyorsun.
Insanlar birbirine deger verdiyse bir zaman, olaylarin gidisati ne olursa olsun, kisiler kotu insanlar degilse bu deger kaybolmuyor.








Where the olive tree disappears, the Mediterranean ends...

Georges Duhamel


Gri Bir Gun


























Gunesle beslenirim ben.
Gunes yoksa o gun, bende de gulumseme yetisi bulunmaz.
Bugun olabildigince gri bir gune uyandim.
Uyanamadim bir turlu, uyanmak istemedim belki de.
Hem gri, hem soguk...
Ifadesiz, mimiksiz insanlar gibiydi bugun Istanbul.
Ifadesiz, soguk ve biraz da antipatikti.
Elimde kitaplarim, kostum yakaladim dersi ama ders beni yakalayamadi.
Basim agridi tum gun,
Kitaplarimi dusurdum, kahvemi doktum, cayimi devirdim, gozlugumu dusurdum.
Elbette hepsi sirayla bugunun icinde oldular.
Nicin bugun?
Cunku bugun gri bir gun...
Daha fazlasi olmadan once hemen uyumaliyim galiba.
Hemen uyuyup yarina, yeni gune bir an once baslayabilirsem hem kendimi hem de insanligi koruyabilirim belki grinin bende yarattigi ugursuzluktan...

20 Aralık 2011 Salı

Coalition of the Willing - Get Ready to Change The World

'Coalition of the Willing' denince bircoklarimizin aklinda muhtemelen ilk beliren resim George W. Bush ve Irak savasi oluyor.
Halbuki bu kez kastedilen 'Coalition of the Willing' son derece baska.
Konu; gelecegimizi tehtid eden Kuresel Isinma ve dunyanin buyuk bir kisminin konuya iliskin kayitsiz bir tavir almasi.
Video'da verilmeye calisilan mesaj da; Kamuoyunun ortak cabasiyla halkin bilinclenmesi ve toplumun gelecegini toplumun kendisinin kurtarmasi gerektigi. Bunun da Wikipedia ve Linux gibi kar amaci gutmeyen, halk tarafindan gelistirilen, halkin varligiyla vucut bulan online olusumlar araciligiyla desteklenmesi gerektigi belirtiliyor.
Video'da da anlatildigi gibi 60'larin Hippi hareketi bircoklari tarafindan yanlis anlasildi. Ya da belki de eksik anlasildi. Sanat ve yasam tarzlari araciligiyla anlatilmaya calisilinan ozgurlesme; insanlari sinirlayan, insanoglunu belirli kaliplara sokarken aslinda insanligindan uzaklastiran sinirlardan kurtarmayi amacliyordu. Bununla birlikte her devirde oldugu gibi bu ifade yontemi de bircoklari tarafindan yanlis anlasildi, bambaska sonuclara varildi. Ve sonrasinda da 60'lar hareketine en ters olguya; 'Bireylesme'ye dogru hizli adimlarla ilerlemeye basladi insanoglu.
60'lara gonderme yaparak; "We inherited an incomplete picture of history blinded by an individualistic short sightedness. We failed to see what 60's revolution is really all about." deniyor.
"Let's get started before it's too late..."



19 Aralık 2011 Pazartesi

Yes, I Would Love Another Glass of Tea



Bazen size dair olan birseyi bir baskasi sizden cok daha guzel yorumlar. Bazen kadrajin disina cikip tekrar bakmak gereklidir o guzelligi tekrar hatirlayabilmek icin.
Katharine Branning'in Turkiye'ye olan ilgisini once bir 'Islamic Art' dersi esnasinda gozune carpan 'Gok Medrese' cekmis. Daha sonra 18. yuzyilda yasamis bir Ingiliz Sefirnini esi olan Lady Montagu'nun yakinlarina yazmis oldugu mektuplarin derlemesinin yer aldigi kitabi okuyunca ilgisi daha da artmis ve daha yakindan tanimak uzere adim atmis ulkemize.
Ve, hayatimizda onemli bir yeri olan, gunde en az birkac bardak ictigimiz 'Cay' icecegini "Yes, I Would Love Another Glass of Tea" seklinde baslik yaparak bizi bize ve dunyaya kendi penceresinden anlatmis.



13 Aralık 2011 Salı

Fikra



Genç is adami uçaga binmek üzere havaalanina gelir ve bilet kontrolü yapilan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder. 
Görevli; "Biletinizi alabilir miyim?" der. 
Adam biletini verir ve ekler; "Biletimden göreceginiz gibi New York'a gidiyorum. Ancak, verdigim yesil valizin Londra'ya, mavi olanin da Paris'e gitmesini istiyorum." 
Görevli kiz saskinlikla ; "Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün degil". 
Bunun üzerine genç adam; "Bunu duyduguma çok sevindim. Geçen sene yapmistiniz da!" 

AB Kardesligi & Euro & Cameron Ingilteresi


Avrupa Birligi efsanesi de yavas yavas sallanmaya baslamisken gelismeler enteresan olmaya basladi. Takimin en onemli 3 aktorunden biri olan Ingiltere'nin Euro'yu kurtarma plani olarak gerceklestirilen hukumetlerarasi anlasmada yer alan 26 ulkenin disinda kalmasi oldukca sakaci bir hareket olarak algilandi.
Ek olarak bir de Cameron'in 'Liderler Zirvesi'nde "Euro'ya basarilar dileriz" ifadesi sanirim artik yillarca hatirlanacak.

Bu esnada Sarkozy ve Merkel de birbirine taban tabana zit ama bagli iki kardes gibi son derece gercekci bir samimiyetle birbirlerine kenetlenmis bir halde Euro'yu kurtarmak icin yollar ariyorlar. 


AB Kardesligi buyuk uyelerinden Cameron'in davranisi kalplerini kirmis olsa da Merkel ablasi olayi Sarkozy'nin aksine daha sakin bir sekilde karsilayip Ingiltere'nin tutumunu "saygi duyulmasi gereken bir karar" seklinde ifade etti.
Gazeteler de yasanan Ingiltere yaklasimini enteresan basliklarla yorumlamislar;
Der Spiegel - The man who said 'No' to Europe.
Le Monde - Great Britain isolated like never before
Gazeteler cogunlukla Cameron'in bu yaklasiminin sonucu olarak Ingiltere'nin yalniz kalacagi tahmininde bulunurken bazi ifadeler de izole kalmaktan ziyade Cameron'i 'Avrupa'nin guclu adami' seklinde tanimliyor.
Bence yine de "Euro'ya basarilar dilerim" seklindeki sakaci ifade onumuzdeki 10 yilin en onemli 10 sozunden bir tanesi olma yoluna girmis durumda.



Tum Zamanlarin En guzel Sarkilarindan Biri - Don't Speak






12 Aralık 2011 Pazartesi

Turkler ve Lamalar Akraba mi?


Tum Insanoglu ve Moli Baliginin ayni kromozom sayisina sahip olmasi,
Tum Insanoglu ve Maymun genomunun %99 benzemesi,
Insanin hareketlerini gerceklestirmeden once dusunen ya da dusunebilen bir yapisi olmasi gibi Homosapien'lere ozgu genel gecer kurallar ulkemiz insaninin dunyanin geri kalani ile ayni genlere sahip olmadigi gercegini degistirmez!
Bilimadamlari uzun yillar suren cesitli calismalar sonucu Insan genine dair cok cesitli sonuclara ulasmis olsalar da henuz hicbirisi benim uzun zamandir gozlemledigim enteresan genetik benzerlige dair bir ipucu bulamadi.
Hani surekli yeni savlarla Turk nesline dair yeni koklere ulasiyoruz ya; Kizilderililer Turk mu? Meksika'da Mayak Tepek varmis, Meksikalilar Turk mu falan seklinde.
Ben cok daha onemli bir canli neslinin Turklerle akraba oldugu bilgisinin dogru oldugu sonucuna varmak uzereyim.
Cok arastirmaci bir kisiligim oldugu ya da genetik bilime olan derin sevginin etkisiyle ulasmadim bu bilgiye.
Herhangi bir bilim adaminin bol miktarda yayanin izlenebilecegi bir noktaya oturup bir sure icin gelen geceni izlemesi bu sonuca varmasi icin yeterli olacakti ama belli ki yapmamislar simdiye dek.
Iddia ediyorum, Turk insani ve Lama'lar arasinda ciddi bir genetik benzerlik var.
Kim yok derse onu bir sure Besiktas civarinda yerlere bakarak yurumeye, santimetrekareye dusen tukurukleri saymaya davet ediyorum.
Lama aslinda Turk'tur, sonradan evrimleserek muhtemel degisimlere ugramistir ya da tam tersi.



Iki Urun Arasindaki Farki Bulunuz!

Tasarim nedir? 
Bir nevi esinlenmedir.
Tasarlarken esinlenecek ogeler arasinda neler yer almamalidir?
Ayni kategorideki farkli markalarin urunleri.
Sevgili Uncle Raymond!
Goz var nizam var.
Esinlenmenin de bi duzeyi olmali.
Neyse ki kendi ismini yazmayi unutmamissin kopya cekerken...


Yunanistan Nereye Gidiyor'a Dair Bir Roportaj


Liderler Zirvesi bir yandan, Ingiltere'nin kinayeli bir sekilde AB ulkelerine Euro acisindan basarilar dilemesi diger yandan; global ortam Brezilya Dizilerindeki entrikalara benzemisken dizinin gelecegi en merak edilen uyesi olan Yunanistan'a dair Nur Batur ile yapilmis olan kisa bir roportaji yayinlamak istedim.
Dunya liderleri arasinda durus ve kulturel birikim anlaminda en baslarda yer alan, Papandreu ailesinin politikada yer alan ucuncu kusak uyesi George Papandreu tum dunyanin da tanik oldugu zor gunlerden gecerken Yunanistan politikasini cokmek uzere olan ekonomiyi kurtarmak adina farkli bir yola sevketti. Uzun bir sure gazeteciligini Atina'da Hurriyet temsilcisi olarak surdurmus olan Nur Batur'un soz konusu roportaji Yunanistan, Lucas Papademos ile yeni cizilen politik yol ve Papandreu hakkinda son derece aydinlatici nitelikte.
Roportaja asagidaki linkten ulasabilirsiniz.

http://tvarsivi.com/gazeteci-nur-batur-yunanistandaki-ekonomik-krizi-degerlendiriyor-07-11-2011-izle-i_2011110166871.html

İnsanlar

Küçük insanlar kişileri
Normal insanlar olayları
Büyük insanlar fikirleri tartışırlar.

Büyük insan olma durumu ile çoğumuz arasında ciddi bir mesafe bulunmakla birlikte en azından erdemli insanlar olabilmek için çaba harcanilabilinir diye düşünüyorum.
Yakın ya da uzak samimiyetteki herkesin birbirinin ardından konuşmasının son derece normal sayıldığı bir topluma dönüşmüşüz artık.
Toplumumuz insaninin gununu ''Merhaba, günün nasıldı bugün?'' sorusunun ''Güzeldi, X kişisi de bugün şunu yaptı, Y de zaten şöyle şöyleymiş'' vs şeklinde cevaplanan sohbetler olusturuyor. Bu sohbetlerin ortaya cikardigi felsefe ekolunun sembolik uyesi de Nihat Dogan beyefendi oluyor.
Kitap okuma, aktiviteye vakit ayırma şeklindeki olgulara üşengeçlikle bakan toplumların genel tercihi olan dedikoduya yönelim toplumumuzun en temel eğilimlerinin başında geliyor. Bu da elbette kişilerin ister istemez belli samimiyetteki yakınlarıyla dahi arasına bir dedikodu mesafesinin barınmasına sebebiyet veriyor.
Konuyu enteresan ama kabul edilemez buluyorum, toplumumuzun çoğunluğunu oluşturan söz konusu topluluğun derhal bu sorunu farkedip kendini tedavi etmesini diliyorum.

11 Aralık 2011 Pazar

Javier Ruibal - La Flor De estambul

Ispanyol muzisyen Javier Ruibal.
La Flor De Estambul
Anlami: Istanbul Cicegi.
Muzigi fransiz besteci Eric Satie'ye ait besteyi 'La Flor De Estambul' isimli etkileyici bir parcaya donusturen Ruibal, parcada cok etkilendigi Istanbul'dan ilham alarak Istanbullu bir dansciyi anlatmis.
Video'yu birkac kez gozlerinizi kapatarak dinleyin, cok etkileneceksiniz.


Cited by
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/muzik/2010/12/30/istanbul_barlarinda_bir_ispanyol

Allgäu-Orient-Rallye 2012 Yariscilari Pistte Bekleniyor.


Rally denince aklimiza ilk gelen dag, tepe, toprak demeden kilometrelerce giden havali modifiye arabalarin yer aldigi WRC (World Rally Championship) gelir. Halbuki nasil her sakalli dedemiz degilse her rally de WRC degildir.
The Allgäu-Orient-Rally isminde genc ama iddiali bir diger rally sampiyonasi da heyecan arayanlar icin tum enteresanligiyla katilimcilarini bekliyor.




Her yil kurucularinin yasadigi sehir olan Allgäu'da start alip Urdun'un baskenti Amman'da son bulan rally sampiyonasi bu yil politik sebepler dolayisiyla rotayi degistirmis. Final destinasyonu Agri dagi eteklerinden gecerek Azerbaycan Hazar Denizi kiyisinda son bulacak sekilde guncellenen sampiyona bircok baska motor sporlarindan farkli olarak 20 yas ve ustu arabalarla katilimi zorunlu kiliyor. Eger arabaniz 20 yasindan kucukse ve yine de katilmak istiyorsaniz, bu kez araba guncel degerinin 1111.11 euro'dan az olmasi bekleniyor. Dolayisiyla, "Benim guzel havali bir 'Subaru'm var, ben bu yarisa katilirim, moruk arabalarin hepsini de geride birakir kupayi kaparim" anlasiyindaki arkadaslar malesef bu yarisin kiyisindan dahi gecemiyor. Zira, burda amac kulturlerarasi etkilesim ve kaynasma esliginde keyifli anlar yasamak ve sosyallesmek. 


Sampiyona odulu de tahmin edilenin aksine 'para odulu' degil, size ait olacak fakat Amman'da konaklamasi icap eden. istenilen muhtelif zamanlarda ziyaret edilmesi mumkun olan sevimli bir deve.
Amaci diger motor sporlarindan farkli olarak en kisa zamanda belirtilen mesafeyi almak degil, ayni zamanda her sehir icin de belirlenmis gorevleri tamamlamak olan yarismada bir de bu gorevlerin tamamlandigina dair juriye kanit goturmek gerekiyor.


Icinde Ankara'da kale'ye gidip gozleme yemek ve gozleme tarifi almak vs gibi gorevleri barindiran sampiyona bu esnada da pilotlari halkla iletisim kurup sosyallesme yoluna itiyor.
Kisi katilim bedeli 111.11 euro.
Bu arada elbette navigasyon kullanimi yarisma esnasinda kabul edilebilir bir davranis degil.
Etik olmak acisindan navigasyon kullanimi hos karsilanmiyor.
Sahsen ben bayildim bu sampiyonaya.
Zira dunyada da ciddi bayilmalar meydana gelmis ki, kendileri WFP, BMW, United Nations, The Royal Automobile Museum gibi sponsorlar tarafindan destekleniyorlar.
Kutlariz kendilerini.
Dileriz ki biz de bir gun o deve icin yarisir, Amman'dan ara ara ziyaret etmek amacli, elimizde deve mamasiyla doneriz.



Cited by 
http://www.allgaeu-orient.de/index.php?lan=en 

9 Aralık 2011 Cuma

Heartless - Jim Sturgess

Jim Sturgess
Across the Universe
One Day
vs vs vs vs
One Day'i izledikten sonra birkac gun aklimdan cikmadi kareler.
Tipik bir ask filmi zannedip gitmeyenler, ciddi bir kayip icindeler ama farkinda degiller.
Hani ask filmleri hep beklenildigi sekilde ilerler, 'happy end' seklinde kocaman bir gulumsemeyle sona erer, sarsmaz, hayalkirikligina ugratmaz ama salondan cikinca hatirlanmaz.
Bazilarimiz da merak eder ilerleyen yasamlarini, ama merakini gideremez, film bitmistir.
One Day konuya iliskin merakimizi gideriyor, farkli bir gidisatla izleyiciyi sasirtarak farklilik yaratiyor.
Ve, tokat gibi bir sonla zihnimize filmi kaziyor.
Jim Sturgess, One Day'in karizmatik jonu 
Ve 'Heartless' filminin sountrack'i
Yasadiklarimizin aslinda belki de zihnimizin bize bir oyunu oldugunu anlatan bir film 'Heartless'.
Ve sarki da bir o kadar etkileyici... 



WWF - Cocuk Gelecek ise Gelecegi Tuketmek Cocugunuzu Tuketmek Olabilir.

WWF
Eski adiyla; World Wildlife Fund. 

Yeni adiyla; World Wide Fund for Nature.
Biz dunyayilar icin bizim koruyamadigimiz dogamizi korumak ve bizlerde farkindalik yaratmak icin var gucuyle calisan, kar amaci gutmeyen bir sivil toplum kurulusu.
Oyle basarili reklamlar yapiyorlar ki bu reklamlar bazen sansasyonel olarak bile adlandirilabiliyor.
Asagida eklenen 'servis tabagindaki bebek' konulu fotograf etiklik acisindan hala tartisilmakta.
Sahsen ben bebegin farkindalik yaratmak acisindan verilebilecek en basarili mesaji tasidigini dusunuyorum. Insanlarin en degerli varliklari olan cocuklarini konu ederek gelecegimizin fazla tuketim yoluyla yok edildigi mesaji veriliyor. Hem de en ibret verici sekilde. 
Gordugum en etkileyici reklamlardan bir tanesi.
Etkilendim.


Consuming the Earth is Consuming Our Future.


Imagine this is yours.

You Can Help
Stop Global Warming

You Can Help
Stop Global Warming
Save or Don't Save











27 Kasım 2011 Pazar

Astor Piazzola ve Olumden Kil Payi Kurtulus



Kadere inanir misiniz?
Ben cok inanirim
Astor Piazzola'nin hikayesi de kaderin varligini dogrular nitelikte.
Piazzola Arjantin Tango bestecisi ve  bandoneón yorumcusu olarak bilinir.
1921'de Mar del Plata'da italyan bir ailenin mensubu olarak dogmus. Cocuklugunun buyuk kismini New York'da gecirmis.
Bandoneón calmayi da yine New York'ta ogrenmis.
13 yasindayken tanistigi Carlos Gardel; bircok insanin 'Por Una Cabeza'nin bestecisi olarak hatirlayacagi onemli tango bestecisi, Piazzola'ya o siralarda cikacaklari turnede yer alma teklifinde bulunmus. 
Piazzola'nin babasi ise yasinin henuz kucuk olmasi dolayisiyla turneye katilmasina izin vermemis.
Turne malesef tum kadronun vefatina sebep olan bir ucak kazasiyla noktalanmis.
Yani babasinin izin vermemesi Piazzola'nin hayatini kurtarirken Tango Muzik Dunyasina da Piazzola gibi onemli bir besteciyi bagislamis.






Cited by
http://en.wikipedia.org/wiki/Ástor_Piazzolla

Kadin Erkek Esitliginden Nasibini Alamamis Cahil Taksici


En katlanamadigim seylerden bir tanesi araba kullanmak konusunun disi ve erkek klasmaninda farkli oldugunun iddia edilmesidir.
Zira, araba kullanmak son derece cinsiyetsiz bir aktivitedir, tartisilamaz.
Dun bir taksiye bindik.
Ben ve Gamze.
Gamze karsiya gecmek uzere otoparktaki arabasina gitmek istiyor.
Taksici ise Gamze'nin bu trafikte arabasina gitmesini mantiksiz bulup onu kendisi karsiya birakmayi teklif ediyor. Gerekcesi ise trafigin bayan suruculer icin uygun olmayacak derecede yogun olmasi.
Ne de olsa kadin ve erkek surucu ayni degil manasina getiriyor konuyu.
Neymis? Kadinlarin dogustan refleksleri zayifmis, dolayisiyla erkekler kadar iyi araba kullanmalari mumkun degilmis.
Sanirim bu cumlelerden biri esnasinda, basliyoruz tartismaya.
Kendimi munazara macinda gibi hissediyorum bir an.
Adam o derece inanmis ki kadin erkek esitsizligine ve o derece asabi ki korkmamak elde degil.
Bir erkek kadar araba kullanabilmeniz mumkun degil, bu genetik olarak imkansiz diyor.
Bir kadin ve bir erkek ayni miktarda egitimle ayni derece araba kullanamaz diyor.
Kac senedir araba kullandigimi hesaplamaya calisiyorum bu esnada icimden. Hesapliyorum, inanamiyorum. Ehliyeti alali 10 yil olmus, ve sacma sapan araba kullanma cabalarimla birlikte araba kullanma gecmisim yil olarak biraz daha fazla.
Bunca yildir hic kazam yok diyorum, o an aklima geliyor, bikac hafta once yagmurda yaptigim bir kazam var.
Adam konusuyor, biz cevap veriyoruz. Adam cogunlukla monolog yapiyor, biz arada sozunu keserek cevap vermeye calisiyoruz. Adam o kadar agresif ki, bi yandan da yandaki taksiciyle dalasiyor. Tabi arabanin icinde biz; ben ve Gamze adamla tartismaya devam edip etmeme arasinda tereddut etmece. Gamzeden arasira adama muhalif ama son derece kibar ve saygili yorumlar...
"Kadinlarin refleksleri zayif, gelistirilemez diyorsun da o zaman kadinlarin masa tenisi ve tenis de oynayamamasi gerekir".
"Hayir" diyor, "tenis alakasiz, ama kosuda iyi olabilirler."


Ne alakasizi ya? Tenis ve masa tenisinden daha fazla refleks kullanilan bir aktivite mi var?
Sonuc olarak biz ona o bize daha fazla katlanamiyoruz.
Dunyada yirminci yuzyilin baslarinda ortaya cikan feminizm hareketleri belli ki ulkemize hala ugrayamamis.
'Baba beni okula gonder' projeleri falan simdilik havada kaliyor. Oncelikle bu adamlari alip sarsip kendilerine getirmek lazim.
Bu derece agresif, ayrimci bir yaklasima daha once ne aile, ne okul ne de is hayatinda denk gelmemenin verdigi saskinlikla taksiden iniyoruz.
Indikten sonra aklima geliyor, keske yuzune soyleyebilmis olsaydim diyorum...
Senin kastettigin refleksi gelisemez, araba kullanamaz kizlar senin gibi babalarin yetistirdigi kizlar olur ancak.
Ayrimsizca esit kosullarda babalik yapan gercek bir babanin yetistirdigi kiz ya da erkek cocuk arasinda herhangi bir fark olusamaz...
Son olarak icimden ekliyorum.
Umarim kiz cocugun yoktur, varsa da araba kullanamaz zaten; refleksi yok ya, ogretmeye deger bulmazsin...

25 Kasım 2011 Cuma

Tehtit Altindaki Dolmabahce Sarayi



Istanbul denince ilk akla gelenlerdendir Dolmabahce Sarayi.
Istanbul'un simgesidir.
Sultan Abdulmecit tarafindan yaptirilan ve resmen kullanima acilmasi 1856 yili olan saray bugun 155 yasinda.
Bunca yil deprem, firtina gibi hicbir dogal tehtitten etkilenmeyen Dolmabahce Sarayi bugun dunyadaki en zararli varligin; insanin tehtidi altinda.
Once Dolmabahce Sarayi'nin ust kisminda kalan Swiss Otel insaatiyla ciddi darbe almis Dolmanbahce. Donemin mimari kurallari geregi cesitli yerlerden binanin havalandirilmasi saglanarak rutubet engellenmis, binanin havalandirmalar yoluyla rutubetin curutucu etkisinden uzak kalmasi saglanmis. Bugunun mimarlari, soz konusu mimari kurallara asina olmadigindan mi yoksa umursamazliktan mi bilinmez, ongorude bulunulmayip Swiss Otel'in insaasi tum itirazlara ragmen baslatilmis. Ve sonrasinda tahmin edilecegi gibi binanin alt odalarinda ciddi rutubetlenmeler dolayisiyla yer yer curumeler gerceklesmeye baslamis.
Ek olarak Inonu Stadi'nin sarayin hemen ust kisminda yer alarak binaya denize dogru baski yaptigi ise bilinen bir diger gercek. Bu yuzdendir ki stadin yikilmasi ve baska bir yapi insaatina baslanmasi soz konusu oldugunda bilir kisilerden ciddi itirazlarla karsilasilip konu kapatilmis.
Bugun ise Dolmabahce Sarayi, kapatilmasi stad kadar kolay olmamis olan baska bir insani bina tehtidi ile karsi karsiya. 1929-1939 yillarinda Tutun Deposu olarak insa edilen bina parca parca alinan izinlerle once ici sonrasinda ise disi yikilmak suretiyle tamamen yokedilmis. Yerine ise elbette tahmin edilebilecegi gibi beton yigini bir otel insaati baslatilmis. 14 katli olmasi planlanmis olan otelin 7 kati yerin altina yapilmis. Yapim esnasinda yeralti insaati muze olarak kullanilan Matbah-i Amire binalarinda ciddi catlaklara sebep olmus.
Bir bina insaatinin etrafa verebilecegi zararlar muhtemelen tahmin edilebilen zararlardir. Yerin 7 kat altina yapilacak bir insaatin da hemen yanindaki tarihi binaya zarar verme ihtimali teskil ettigini ufak bir cocuk bile kolayca tahmin edebilir. Dolayisiyla bu durumun, ihmalin otesinde cikarcilik ve kotu niyet barindirdigi dusuncesindeyim.
Insanin bu durumda ilahi adalete inanmaktan baska bir beklentisi kalmiyor.

Cited by
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1070585&Date=25.11.2011&CategoryID=77
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dolmabahçe_Sarayı

16 Kasım 2011 Çarşamba

City's de Bir Fotograf Sergisi - Fotopya'nin Yuzleri



City's in en alt katindaki sergi salonunda Fotopya ve Istanbul Sanat Platformu onderliginde gerceklesen ve gelirleri ACEV'e bagislanan 'Fotopya'nin Yuzleri' sergisine gittim dun.
11 Eylul'e kadar acik olan sergide 100'u askin fotograf sanatcisinin fotografi bulunuyor.
Gercekten cok etkileyici fotograflar var.
Fotografla ilgilenenlere duyurulur...


Kreisler plays Kreisler-Liebesleid






Turkiye ve Basina Gelen Bitmek Bilmez Felaketler



Nedense ulkemizin basina gelen felaket senaryolari bir turlu sonlanamaz yillardir.
Normal ulkelerin sorunlari genellikle degiskendir. Bir kez karsilasilan sorun cogunlukla tekrar cikmaz karsilarina.
Neden?
Cok sansli olduklari icin mi?
Kesinlikle hayir.
Aksine, sansa birakmayacak kadar akilli olduklari icin.
Hafizali olduklari ve yapilmasi gerekeni kurallariyla uyguladiklari icin.
Hepimizde vardir isi son dakikaya birakma durtusu.
'Genetik kod’umuzun da etkisiyle cogu zaman da basarili oluruz.
Ve ustelik ovunuruz de bununla. 
Pratik zeka, aninda cozum bulabilir olma elbette guzel artilar.
Ama, yalnizca oncesinde sistematik bir gidisat ile desteklendiyse.
Son dakika basarisina verilebilecek en iyi ornek; Turk Milli Takimimizin 2008 Avrupa Sampiyonasinda maci penaltilara goturen son dakika Hirvatistan goluydu.
Son dakika basarilarimiza bakarak futbolda Almanya’dan daha iyiyiz diyebilir miyiz?
Muhtemelen hayir.
Futbol hastasi bir arkadasimdan edindigim bilgiye gore Alman Milli Takimi bizdeki genetik enteresanligi ve bunun artilarini farketmis olacak ki, ilk 11’e Alman vatandasi Turkleri de dahil etmis.
Peki Almanya 'sistematik' + 'genetik' enteresanlik kombinasyonu ile dunyayi kendine ‘waaoow’ dedirtir mi?
Evet.
Mutemadiyen krizle yasayan bir ulkeyiz.
Birkac yilda bir deprem felaketleri ile sarsiliriz.
Her bayram ‘trafik kazasi bilancolari’ ile afallariz.
Yillardir sona ermeyen bir terror girdabinda nefes almaya cabalariz.
Sel felaketi son derece yogun bir sekilde vurur guney ve kuzey sehirlerimizi.
Ulke kanser istatikleri son derece yuksek olmasina ragmen ‘Atin olumu arpadan olsun’ atasozu sigaraya dair en yaygin kullanilan cumlemizdir.
Bu derece ahenkli bir felaket gidisati hicbir ulkede yoktur tahminimce.
Son derece duzenlidir bizim felaket takvimimiz. Her yil olmasa bile birkac yilda bir kendini tekrar eder.
Hafizamiz olmadigini bilir, kendini hatirlatir.
Ufak tefek onlemler aliriz elbette ama ahenge zarar vermemek adina kokten cozum bulmayiz, bulamayiz tamamina.
Neden?
Cunku, Alman degiliz biz, son dakikaci Turkleriz…

15 Kasım 2011 Salı

Bir Yalin Kisa Film

Yasam son derece basittir aslinda.
Gereksinimler icecek, yiyecek, giyecek, saglik ve sevgi ekseninde yeterliligi sagladigi anda insan mutlu olma kriterlerini saglamistir.
Ama bunlardan sevgi ve saglik eksikse hayatinda, diger kategoriler istedigi kadar fazla olsun, mutluluk hep eksiktir.
Basite indirgemeli hayati belki de.
Bir problemi cozmek icin en cetrefilli cozumler uzerine dusunup ona buna danismak, zihinde defalarca irdelemek yerine geriye cekilip fotografa uzaktan bi bakmali...
Iste ancak o zaman anlayabilir insan denklemin eksik olup olmadigini.
Uzun zamandir gormedigim ama cok sevdigim bir arkadasimin kisa filmine denk geldim tesadufen.
O kadar etkilendim ki...
Son derece yalin anlatilmis bir kisa hikayeden olusuyor filmimiz.
Bir baba ve eksik denklem...

1 Kasım 2011 Salı

Blonde Way of Thinking



A Russian, an American, and a Blonde were talking one day.
The Russian said, 'We were the first in space!"
The American said, "We were the first on the moon!"
The Blonde said, "So what? We're going to be the first on the sun!"
The Russian and the American looked at each other and shook their heads.
"You can't land on the sun, you idiot! You'll burn up!" said the Russian.
To which the Blonde replied, "We're not stupid, you know. We're
going at night!
"

15 Ekim 2011 Cumartesi

Bosforos - Mario Frangoulis



Bir Istanbul Sarkisi,
Ama Yunanca.
Mario Frangoulis ilk kez 2006 yilinda gelmis Istanbul'a.
Ve ucak inise gecip de Bogaz gorundugunde gozyaslarini tutamamis.
Cocuklugu Istanbullu ananesinden Istanbul hikayeleri dinleyerek gecmis.
Dolayisiyla asinaymis Bogaz hikayelerine.
Fakat dinlemek gibi olmamis 'Bogaz'la gozgoze gelmek.
Istanbul tarih boyunca bircok sanatciyi buyuledigi gibi elbette Frangoulis'i de buyulemis. 
'Bosporos' isimli parcasinda "Bogazici senin butun suyunu icmek isterim" diyerek Istanbul'u anlatmis Frangoulis, bize ve tum dunyaya...
Ve iste o sarki; 'Bosforos'.



Models with Cows


14 Ekim 2011 Cuma

Basarili Bir Ar-Ge Ornegi - Renk Koruyucu Mendil


Ar-Ge diyoruz,
Yaratici fikir diyoruz,
Hayatimizdaki basit ama onemli bir eksigi yakalamak diyoruz.
Birisi bu onemli eksiklerden birini bulmus.
Yani ben boyle bir anda cumle icinde kuruyorum bulmus falan diye ama elbette bu bulma islemi epey ugrastirmistir.
Neyse, sonucta bu urun su an basarili mi? Piyasada mi? Evet.
O zaman bize de bu fikri bulan kisiyi tebrik etmek kaliyor.
Tebrikler Dr. Beckman.
Urunun ne oldugunu aciklayayim.
Ismi; Dr. Beckman Renk Koruyucu Mendil.
Bir minik kumas parcasi.
Ozelligi; makinaya atilan camasirlarin suya biraktiklari renkleri toplayarak birbirlerini boyamalarini engellemek.
Cok basit ama cok basarili.
Begendim.

'Law of Diminishing Marginal Utility' ilkesinin Rejim Uzerindeki Inanilmaz Etkisi


Hani derler ya, teoriyi mutlaka pratikle kombine etmek gereklidir.
Ben dun cok sene once almis oldugum Econ 101 dersini bizzat pratik olarak yasadim.
Bir suredir devam etmekte olan yaz sonu kis basi rejimim dun aksam itibariyle kendini feshetti.
Birgun once, oncelikle midede baslayan ve sonrasinda bircok organa sicrayan isyan dun aksam saatlerinde bunyem tarafindan bastirilamadi, destek ekiple olaya mudahale edilinmek durumunda kalindi.
Isyana ilk mudahale icin gerekli kosul saglanmak uzere 'Happily Ever After' aranarak ellerinde aksamin o saatinde 'Cup Cake' kalip kalmadigi ogrenildi. Kosarak arabaya atlanilip 'Cup Cake'ler derhal bunyeye sizdirilmaya baslandi.
Bu esnada ne mi oldu?
'Law of Diminishing Marginal Utility' ilkesinin bunyede bizzat yasandigi tespit edildi.
Inanilmaz lezzetli gelen ilk 'Cup Cake'ten sonra salgilanan endorfin miktarinda, ve dolayisiyla yukselen mutluluk oraninda an be an ciddi bir dusus gerceklesti.
Ve hatta 6 adet cesitli renklerde alinmis olan 'Cup Cake'lerden neredeyse yarisi bunyeye indirilemeden kendini buzdolabinda buldu.
Mezuniyet yilinin uzerinden asagi yukari 5 yil gecmis olan ben dun teori ve pratigi bizzat bir kez daha kombine etmis oldum.
Sonuc ne mi oldu?
Zarar; 3 'Cup Cake & 1 paket Cips & 1 sise Kola
Isyanci mide tarafindan maruz birakilacak isyan tazminati; Bugun yalnizca 1 kase yulafli sut ve biraz meyve disinda aci, tatli, eksi, tuzlu her turlu yiyecekten bunye mahrum birakilmak suretiyle cezalandirildi.

Jacques Brel - La Chanson des Vieux Amants






Ferrero'nun Manisa Cikarmasi


Dunya Cikolata devlerinden Ferrero Manisa'da yatirim yapacagini aciklamis.
Hatta yatirima istinaden Manisa Organize Sanayi Bolgesi'de simdiden yer alarak olayi baslatmak uzere dugmeye basmis.
Bu da demek oluyor ki ulkemiz bundan boyle dunya barisi ve mutlulugu icin son derece kritik bir onem tasiyan Endorfin salgilama maddesi 'Nutella' ve onun kardesi 'Kinder' i bunyesinde uretiyor olacak.
Ne buyuk mutluluk dusunsenize.
Bay J'nin yillardir suregelen mutluluk projesine rakip bir parlak proje olarak kabul edilebilir Ferrero'nun Manisa girisimi.
Malumunuz, Bay J yillardir hep sehir sularina anti-depresan karistirarak ulke ici mutsuzlugun cozulebilecegini savundu. Lakin bir yetkili de gelip de gel bakalim Bay J, senin bu projeni hayata gecirip guzel ulkemizin guzel insanlarini guler yuzlu birer vatandasa donusturmenin vakti geldi, bizimle calis, bu sorunun ustesinden gelelim demedi. Dolayisiyla, ne oldu? Halkimiz suregelen globallesen dunyanin stresli ortami dolayisiyla bunalimdan cikamadi.
Bunun uzerine super kahraman ozellikleri tasiyan Mr.SuperNutellaMan konuyu ele alarak ulkemizi buhrandan kurtarmaya karar verdi. Ve Manisa'ya Nutella Fabrikasi kurma girisimini baslatti.
Biz erdik Nutellamiza, dunyanin geri kalani ciksin kerevetine.

Cited by
http://ekonomi.milliyet.com.tr/-cikolata-devi-ferrero-manisa-da-yatirim-yapacak/ekonomi/ekonomidetay/13.10.2011/1450402/default.htm
http://www.sondakika.com/haber-cikolata-devi-ferrero-manisa-da-fabrika-kuracak-3056656/'

..................Love Me If You Dare? \ Jeux D'enfants? \ Cesaretin Var mi Aska?..................



Bir film dusunun,
Basrollerde inanilmaz guzel iki manyak,
Ufacik cocukken baslamis bir ask,
Mutemadiyen birlikte gecmis yillar,
Ve asla birbirlerine asklarini itiraf edememeler,
Bir kutuyla baslar hersey,
Julien hayatindaki 'en onemli insani'; annesini kaybederken baska bir 'en onemli insan' girmektedir hayatina; Sophie.
Ve bir cesaret oyunu oynamaya baslarlar,
Ayni sekilde bu cesaret oyunuyla bitecektir asklari da.
Senelerce itiraf etmedikleri gibi asklarini,
Cesaret oyununa da devam ederler.
Hatta bu oyunlar zaman zaman baska birine evlenme teklif edecekken Sophie'ye edicekmis izlenimi verip onu uzmeye,
Sophie'nin de onun dugununde itirazi olan var mi kisminda cikip bagirarak dugunun iptaline sebep olmasina kadar gider.
Cok kizgin olan Julien uyarmadigi icin az kalsin trenin altinda kalarak olume gitmek uzere olan Sophie, Julien'i, dolayisiyla kendini de cezalandirarak 10 sene gorusmeme karari alir. Ve bu kararini "Cehenneme git" diyen Julien'e "Gidicem ama sen de o cehennemi yasayacaksin cunku seninle 10 sene gorusmeyecegim" seklinde ifade eder.
Ve, Sophie gercekten hayatinin onemli bir parcasi olan Julien gercekten cehennemi yasar. Bunu farkettiginde 10 sene dolmak uzeredir. 
Ikisi de evli, hatta Julien cocukludur.
Ama Sophie de Julien de son derece mutsuzdur...
Bir onceki cezasi 4 yil suren Sophie, bu 10 yillik ceza biter bitmez Julien'e beklenmedik bir surprizle tekrar merhaba der.
Evine davet eder, evi hirsiz girmiscesine dagitmistir, Julien adim attigi anda Sophie polisi arar.
Ve Julien arabasina atlar, kacmaya baslar.
Eski gunlerdeki gibi, psikopat bir Sophie sakasiyla sarsilan Julien gulumser ve kendine gelir.
Sophie'ye ve cesaret oyununa kavusmak yasama kavusmak gibidir.
Polisten kacarken kaza yapar, olumcul sekilde yaralanmis havasi vererek o da Sophie'yi mahveder.
Birbirlerine kavustuklarinda bu kez hersey durmustur.
Ve beklendigi gibi onlarin mutlu sonu herkesin mutlu sonu gibi olmaz.
Kendilerini beton dokulen bir cukurda olumsuzluge terkederler.
Ve betonun ustunde asklarinin baslangici olan kutu muzip bir sekilde durmaktadir.















Filmi izledikten sonra elbette film, Julien ve Sophie yani; Guillaume Canet ve Marion Cotillard hakkinda internette bulabildigim herseyi okudum.
Iki gundur bu film var aklimda yalnizca.
Love Me If You Dare filmi 2003 yilinda cekilmis.
Ve basrol oyuncularimiz Guillaume Canet ve Marion Cotillard 2007 yilindan bu yana birliktelermis.
Ve hatta 2011 Ocak ayinda bebek beklediklerini aciklamislar.
Bu demek oluyor ki onlar da oynadi bu cesaret oyununu. Hatta onceden Diane Kruger ile evli olan Canet'in dugununde de ayni seyi yapmis bile olabilir Cotillard.
Once kutuyu atip sonra da itiraz ediyorum, o benim nisanlim seklinde bagirmistir belki de.
Ayni filmde yaptigi gibi.
Bu yaziyi okuyanlar filmi bastan sona kadar tum ayrintilariyla anlattigim icin bana kizicaklardir.
Dayanamadim. :)
Ayrica film o kadar renkli bir film ki, her ayrintiyi bilse bile 10 kez daha izlemek istiyor insan.
Love Me If You Dare...